DOLGU UYGULAMALARI (fillers)

Kırışıklıklar deri yüzeyinin pürüzsüz görünümünün kaybolması ve küçük seviye farklarının ortaya çıkması şeklinde karşımıza çıkar. Bu seviye farklılıkları iki şekilde ortadan kaldırılabilir.

Birincisi yüksek olan kısımların kimyasal peeling (soyma), lazer yada dermabrazyon (mekanik soyma) ile seviye farklarını ortadan kaldırılması şeklinde yapılır.

İkincisinde ise yumuşak doku doldurucuları ile düşük seviyelerin normal yüksekliklerinin kazandırılması şeklindedir. Kırışıklıkların altına ince iğneler kullanılarak hyaluronik asid, kollajen ve benzeri maddeler enjekte edilir.

Yumuşak doku doldurucuları düşük seviyedeki kırışıklıkların seviyelerini yükselterek daha belirsiz hale gelmelerine neden olur. Enjeksiyondan sonra geçici bir rahatsızlık olmaktadır. Uygulamadan sonra makyaj yapılarak normal günlük aktivitelere dönülebilir.

Dolgu olarak kullanılan çok sayıca materyal vardır. Ancak bunların çoğu belli bir dönem kullandıktan sonra görülen yan etkileri nedeniyle popülerliğini yitirmiştir.

Bu gün en fazla kullanılan dolgu maddesi hyaluronik asid içeren maddelerdir. Bunlar Restylane, Teosyal gibi ticari isimlerle üretilen dolgu maddeleridir.

Üretimi ileri teknoloji gerektirdiğinden ve dünyada az sayıda üretici olduğundan fiyatları yüksektir. Hyaluronik asid normalde deride bulunmaktadır ancak zamanla miktarı azalmaktadır. Tüm canlılarda benzer yapıda olduğundan alerji ihtimali düşüktür.

Diğer dolgu maddeleri

  • Kolajen içeren ürünler: Zyderm I, II, Zyplast gibi isimlerle bilinmektedir. Sığırlardan elde edilen kolajen olduğu için 100 kişiden 5 inde alerjik reaksiyon görülmektedir. Bu nedenle kullanmadan önce deri testi gerekir. Hayvanlardan geçen mad cow disease (deli dana hastalığı) gibi nedenlerle günümüzde kullanımı azalmıştır.
  • Cosmoderm, Cosmoplast: Bu laboratuvar ortamında normal insan kolajeninin üretilmesinden elde edilir. İnsan kaynaklı olduğu için alerjik reaksiyon yapmaz. Eğer kişinin kendi dokusundan kolajen üretiliyor ise buna otologkolajen denir. Vücudun bir yerinden alınan doku parçasından kolajen üretilmektedir.
  • Artecoll: Polimetil metakrilat parçacıklarının sığır kolajeni ile karıştırılması ile elde edilen bir üründür. İçeriğindeki sığır kolajeni alerji yapabilir. Polimetilmetakrilat vücut tarafından emilemediğinden etkisi kalıcı olacaktır ancak buna bağlı olarak deride düzensizlikler ve deri altında küçük kitleler oluşabilir.
  • Radiesse: Kalsiyum hidroksiapatit parçacıkları içeren bir üründür. Kısmen kalıcıdır. Derin kırışıklıklarda kullanılabilir ancak dudak bölgesinde kullanılması hekimin tecrübesine bağlıdır.
  • Reviderm: Hyaluronik asid içerisinde dextran parçacıklarından oluşan bir üründür. Etkisinin kalıcı olduğu ileri sürülmektedir.

Daha bir çok ürün geliştirilmiş ancak çeşitli komplikasyonları nedeniyle popüler olamamışlardır.

Dolgu maddesi uygulamasında karşılaşılacak genel komplikasyonlar;

  • Kanana ve morarma
  • Enfeksiyon
  • Herpes simplex virüsünün aktifleşmesi (daha önce geçirilmiş hastalığa bağlı)
  • Alerjik reaksiyonlar (şiddetli alerjik reaksiyonlara bağlı ciddi sağlık sorunları ortaya çıkabilir)
  • Derinin o bölgede canlılığını yitirmesi
  • Deri altında kistlerin oluşması

Bu komplikasyon ihtimalleri uygun dolgu maddesi seçimi ve bu konudaki tecrübeli kişiler tarafından en aza indirilebilir.

Dolgu maddesi olarak yağ dokusu

Kişinin kendi yağının kullanılarak yüz bölgesinde hacim artırılması yada dolgu olarak kullanılması yaşlanmanın etkilerini azaltmada önemli aşamalardan biri olmuştur. Yağ dokularının erime oranları değişiklik göstermektedir.

Bu yağın alını şekli, uygulama şekli ve nereden alındığı ile de ilgilidir. Genellikle liposakşın yapılarak karından, basenlerden, popo bölgesinden veya uyluk iç kısımlarından yağ alınabilir

Alınan yağ santrifüj edilerek yada başka şekillerde serumundan ayrılır. Nazolabial oluk, marionette hattı, orta yüz bölgesine ve alın kısmına yağ enjeksiyonu yapılabilir. Yağ enjeksiyonu istenilenden biraz fazla yapılarak bir kısmının erimesinin sonucunda oluşacak hacim azalmasının önüne geçilmeye çalışılır.

Uygulamadan sonra az da olsa şişlik ve morarma olabilir. Nazolabial bölgeler ve göz alt kapak bölgelerinde özellikle dikkat etmek gerekir. Buralarda ince kanüller kullanılarak daha iyi sonuç alınabilmektedir.

Yumuşak doku dolgularında dudak büyütme işlemi en fazla talep edilen işlemlerdir ve gençler arasında da oldukça rağbet görmektedir. Dudak büyütmede yağ dokusu kullanımına ilave olarak derinin dermis tabakası da kullanılabilir. Günümüzde FDA tarafından onaylanmış geçici yada kalıcı dudak büyütme için dolgu bulunmamaktadır. Dudak büyütmede en fazla hyaluronlar kullanılmaktadır ama etkileri geçicidir. Dudak büyütmede ePTFE kullanılmış ancak hyaluronlara göre daha sert bir doku oluşturduğundan popüler olamamıştır.

Dolgu maddeleri ideal olarak;

  • biyolojik olarak uyumlu,
  • sonuçları bilinebilir,
  • uzun süre etkili,
  • gerektiğinde etkisi ortadan kaldırılabilir ve
  • doğal görünüme neden olacak şekilde olmalıdır.

Günümüzde bu özelliklerin tümünü taşıyan dolgu maddesi yoktur. Dolgu maddelerinin kullanımı 1980 lerin ortalarına kadar gitmektedir. Çok sayıda dolgu maddesi vardır.

I-Kolajen

Sığır kolajeni ilk olarak Zyderm ve Zyplast adlarıyla kullanıma girmiştir. Bu üründe 35-65 mg/ml kolajen ve % 0,3 ml lidokain vardır. Bu kolajeni uygulamadan önce % 1-3 oranında görülebilecek olan allerji için önce test yapmak gerekir.

İnsan kolajen eşdeğerleri olan Cosmoderm ve Cosmoplast alerji riskini ortadan kaldırmak için geliştirilmiştir. Kolajen dolgular 1-4 aylık sürelerle etkili olurlar. İnsan kolajen ürünlerinin en önemli klinik avantajı çok yüzeyel çizgilerde iyi bir şekilde düzeltme sağlamalarıdır. Domuzdan elde edilen ancak alerjik reaksiyon için test gerekmeyen Evolence 2008 yılında kullanıma girmiştir. Evolence 35mg/ml biyolojik olarak parçalanabilir tip 1 domuz kolajeni içermektedir. Bu kolajen insan kolajeninden daha fazla sürede kalıcı olmaktadır. Bu kolajende daha fazla çapraz bağ bulunmakta ve antijenlerden büyük oranda uzaklaştırılmış durumdadır. Kolajen dolgu maddeleri günümüzde fazla tercih edilmemektedir.

II-Hyaluronanlar (Hyaluronik asidler)

Hyaluronik asid polisakkaridlerdir ve normal dokularda doğal olarak bulunurlar. Kolajen ve benzeri ürünlere karşı alerjik reaksiyon gelişme riski nedeniyle hyaluronik asid son yıllarda daha fazla araştırma ve geliştirme konusu olmuştur. Uygulamalarda sığır kolejenine göre daha avantajlı olduğu görülmüştür.

Hyaluronik asid memeli dokularında ortak bulunan ve dokuların her yerinde dağılmış bir maddedir. Hyaluronik asid biyolojik dokulara mükemmel uyum gösterir ve yapısal ve mekanik özellikleri deri ile aynıdır. Ancak hyaluronik asid doğal haliyle kullanıldığında çok hızlı olarak etkisini kaybeder. Ancak çapraz bağlar oluşturulduğunda etkisi daha uzun sürmektedir.

Juvederm, Elevess ve Restylane gibi ürünler yumuşak doku doldurulmasında kullanılan FDA onaylı ürünlerdir. Bu ürünler değişmekle birlikte 6-18 ay kalıcılıkları vardır. Çapraz bağlı hyaluronik asidler deriye yada ses tellerine enjekte edildiklerinde iyi tolere edilirler. Hyaluronik asidler normal deri yapısında olduğu için ve su tutucu özellikleri nedeniyle dolgu maddesi olarak kullanılmaya çok uygundur.

Vücud tarafından kolay tolere edilen bir madde olduğu için alerji testine gerek yoktur ve kalıcılıkları sığır kolajeninden daha uzundur. Doğal şekli derideki lenf damarları aracılığı ile uzaklaştırılır ve karaciğerde karbondioksid ve suya dönüştürülür. Hyaluronik asid yoğunluğu, çapraz bağ oranı ve çapraz bağ tipi hyaluronik asid olan dolgu maddelerinin kalıcılığını etkiler. En önemli faktörler çapraz bağ oranı ve su tutma kapasitesidir. Eğer çapraz bağı olmayan hyaluronik aside su ilave edilirse çok yoğun bir yapı oluşur ve bir kaç gün içerisinde vücudda kaybolur. Vücutta daha fazla kalması için üreticiler çeşitli çapraz bağ oluşturan meddeler kullanırlar.

Çapraz bağ oranı arttıkça jel daha fazla sertleşir ve daha fazla kalıcı olur.

Sonuçta çapraz bağ oranı ve çapraz bağ derecesi dolgu maddelerinin karakteristiklerini ve kalitesini belirler.

Su bağlama kapasitesi veya su tutma özelliği nedeniyle kendi kitlesinden daha fazla hacim oluşturur. Yakın zamanda yapılan çalışmalarda hyaluronik asidin yoğunluğu arttıkça kalıcılığının arttığı gösterilmiştir.

Ancak yalnız başına yoğunluk yeterli değildir aynı zamanda çapraz bağ uzunlukları da önemlidir. Bunlarla birlikte uygulama tekniği de kalıcılıkta önemlidir. Derin dermise enjeksiyon yapılması sonucu kolajen sentezi artar. Bu durumda hyaluronik asid dokuda kaybolsa da bunun yerine kolajen geçer

Hyaluronik asid dokudan hyaluronidaz kullanılarak uzaklaştırılabilir.

Hyaluronidaz kullanıldığında hyaluronik asid dokudan saatler içerinde uzaklaşmaya başlar. Hyaluronidaz Vitrase, Amphadase ve Hydrase ticari isimleri ile bulunmaktadır. 3 ünite ile deri testi yapılır, eğer reaksiyon görülmez ise 5 dakika içerisinde 15-20 ünite hyaluronidaz enjekte edilerek etkisi bir kaç saat içerisinde görülebilir.

  • Elevess 0,3 % lidokain HCL, sodyum metabisülfit antioksidan olarak içerir. Lidokain içeren tek yhaluronik asiddir. Çok yüksek oranda çapraz bağ içerir ve bu nedenle 27 gouge iğne ile uygulanabilir.
  • Prevelle Silk diğer bir hyaluronik asid ve lidokain içeren üründür. Çapraz bağ oranı düşük ve hyaluronik asid oranı az olduğundan etkisi kısa sürelidir. Bu özellikleri nedeniyle dudak çevresindeki ince kırışıklıkların azaltılmasında uygundur.
  • Restylane 20 mg/ml hyaluronik asid içerir. 30 gouge cam şırınga ile kullanılır. Hayvansal olmayan ilk FDA onayı alan hyaluronik asiddir. Alerji yapma oranı 1/10 000 dir. Perlane ve Macrolane (Q-med) bu ürün grubundandır. Ürünler farklı partikül sayısına sahiptirler.
  • Restilen ml de 100 000 partikül içerirken
    Perlane 10 000 partikül içerir. Makrolane ise 1000 partikül içerir.
  • Perlane 20 mg/ml hyaluronik asid içerir. Partiküller 940-1090 mikrometre arasında değişir Restylane’e göre daha az partikül içerir. Partiküllerin büyük olması daha az doku tarafından parçalanmalarına neden olur ve daha uzun etki süresine sahiptirler. Makrolane de ise partiküller daha büyük olduğu için yumuşak doku hacim artırılmasında kullanılır.
  • Juvederm 24 mg/ml hyaluronik asid içerir. Juvederm ultra ve ultra plus olarak bulunur. Bunlarda hyaluronik asid yoğunlukları aynıdır ve ancak çapraz bağ oranları farklıdır.
  • Juvederm ultra 0.8 ml ve % 90 çapraz bağ içerir. Ultra plus’a göre daha yumuşaktır. Ultra plus daha fazla çapraz bağ içerir. Juvederm Restylane’e göre daha fazla su tutar. Bu nedenle dudak büyültmelerde kullanılmaya başlanılmıştır. Dudakta daha fazla büyüme sağlanır ve daha yumuşak bir bir his elde edilir.
  • Nazojugal bölgede Restylane tercih edilir çünkü daha az şişlik ödem yapar ve sert yapısı nedeniyle daha kolay şekillendirilir.

Hyaluronik asid kullanımında muhtemel yan etkiler

  • Nadiren enfeksiyon görülebilir
  • Hyaluronik aside karşı alerjik reaksiyon olmaz ancak çapraz bağ oluşturulmasında kullanılan maddelere karşı nadir de olsa görülebilir.
  • Nadiren elle hissedilebilir, yada mavi-gri yansıma alınabilir. Bu hyaluronik asidin yüzeysel uygulanmasına bağlı olarak ışığın mavi dalga boyunun deri ile daha koyu görülmesinden ortaya çıkar. Makyajla bu durum kamufle edilebilir.
  • Enjeksiyon yerinde küçük kitleler oluşabilir, uygulamadan sonra masaj yapılması ile düzelir.
  • Hyaluronik asid uygulamasından sonra 1 hafta içerisinde şişme sertleşme ve yumuşama olur.

III-Biyolojik olarak parçalanabilen mikroparçacıklar

  • Kalsiyum hidroksiapatid (Calcium hydroxylapatite)

Burada % 30 oranında 25-45 mikron arasında değişen kalsiyum hidroksiapatid kürecikleri ve % 70 karboksimetil selüloz jel suspansiyonu içerir.

Bu yapı ürüne beyaz görünüm verir. 28 gouge iğne ile threading teknikle uygulanır. Radiesse yada Crytalys olarak bulunmaktadır ve FDA tarafından bağışıklık sistemi düşük hastalık sonucu deride çökmeleri olan kişilerde kullanım izin verilmiştir.

Günümüzde orta ve derin kırışıklıklarda kullanılmaktadır. Radyografilerde opak görünmekle birlikte herhangi bir maskeleme yapmaz. 5 yıllık kullanımında hiç kitle oluşumu görülmemiştir.

Hyaluronik asidle karşılaştırıldığında daha uzun süreli etkilidir. Nazolabial (burun yanak hattın) kırışıklıklarında ilk tercihtir. Mukopolisakkarid yapısında olmadığından su tutmaz ve Tyndall etki denilen mavi-gri renk değişikliğine neden olmaz.

Kalsiyum hidroksiapatid parçacıkları etrafında kolajen gelişir. Kısmen sert yapısı nedeniyle veya nodül oluşturma ihtimali nedeniyle dudak büyütmede genelde tercih edilmez.

Eğer nodül oluşur ise kalsiyum hidroksiapatid kolayca çıkarılabilir.

  • Poly-L-Laktik asid (PLLA)

Diğer mikroparçacık içeren dolgu maddesi Poli-L_laktik asiddir. Sculptra olarak bulunmaktadır. 367,5 mg lik flakonlarda bulunur, polilaktik asid polimeri, metilselüloz ve mannitol karışımı şeklindedir. Kullanımdan en az 2 saat önce sulandırılır ancak en iyisi 1 gün önceden sulandırmaktır. FDA onayı olan bir üründür. PLLA zamanla parçalanır bunun yerini kolajen alır.

Etkisi 4-6 hafta içerisinde görülür ve uygulamaya bağlı şişlik 48 saatte kaybolur. 5 ml su ile sulandırıldığında nodül oluşum oranı düşüktür. PLLA 26 gouge iğne ile deri altına uygulanır. Uygulamadan hemen sonra masaj yapılır ve 5 gün boyunca aralıklı olarak masaj yapılır. Depo metodu ya da çapraz hatlarda uygulanarak yanak, şakak, ve yüzün yan taraflarında hacim artışında kullanılabilir. Ağız çevresi ve dudaklarda uygulanmaz çünkü oluşabilecek kitlelerin tedavisi zordur. 2 yıla kadar kalıcı olabilmektedir.

IV-Emilmeyen kalıcı dolgu maddeleri

  • Artefil (polimetilmetakrilat -kolajen)

Sığır kolajenii ve metilmetakrilat içerir. 20-50 mikron arasında paarçacıklar içerir ve vücutta erimezler. Sığır kolajeni vücut tarafından eritilmesinden sonra mikroparçacıklar kolajen tarafından çevrelenir. Sığır kolajeni içerdiği için alerji testi gerekir. Granülom oluşma ihtimali düşüktür.

  • Silikon

Sıvı silikonun mikro damla tekniği ile uygulanması kalıcı düzeltmeler için kullanılabilir. Ancak sıvı silikon kullanımının riskleri vardır. Granülom oluşturma ihtimali vardır.

DUDAK ESTETİĞİ DUDAK KALINLAŞTIRMA

Normal olarak dudakların yerleşimi burun ve çeneye göre belirlenir. Dişler gibi dudaklar da kişinin görünümünde önemli rol oynarlar. Dudakların yerleşiminden başka dudakların genişliği, dudaklar arası mesafe ve gülme esnasında dişlerin görünme durumu da önemlidir. Ağzın dış kenarları göz bebeklerinin iç kısımlarından çizilen dikey bir hat ile aynı hizada olmalıdır.

Ayrıca alt dudak üst dudaktan hafifçe daha dolgun olmalıdır. Dişler kapalı iken dudaklar arasındaki açıklık 3 mm’ yi geçmemelidir. Gülme esnasında diş etleri ve üst kesici dişlerin 2/3 ünden daha fazlası görünmemelidir.

Dudak büyütme için kullanılacak ideal materyaller;

1.vücut tarafından reaksiyon gösterilmeyen,

2.uzun süreli yumuşak kalabilen,

3.hacmini koruyabilendir.

Maalesef bu özelliklere sahip ideal bir materyal yoktur. Doldurma maddesi olarak vücudun diğer yerlerinden (göbek, basen gibi) alınan yağ kullanılabilmekte ancak bu yağ dokusu 1-3 ay içerisinde % 70-80 oranında hacmini kaybetmekte yani vücut tarafından eritilir.

İyi bir sonuç alabilmek için gerekenden daha fazla yağ enjeksiyonu yapılmaktadır. Yağ yerine kolajen kullanıldığında hacmini 6-12 ay kadar korumaktadır. Ancak alerji testi yapıldıktan sonra dudak hatlarını belirginleştirmek için kullanılabilir.

Dudak büyütmede silikon enjeksiyonu ise Ülkemizde, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletlerinde yasaktır ve tercih edilen bir yöntem değildir. Silikona bağlı geç dönemde komplikasyonlar ortaya çıkmaktadır.

Diğer bir dudak büyütme yöntemi yağ dokusu yerine deri-yağ dokusu doldurulmasıdır.

Doldurmada kullanılacak deri vücudun değişik yerlerinden alınabilmektedir. Bu dokunun ancak % 20’ si vücut tarafından emilirken % 80’i canlı kalmaktadır. Doku kasık bölgesi, popo ile uyluk birleşim yerindeki kıvrım bölgesinden alınabilmektedir. En fazla tercih edilen yöntemdir.

Dudak inceliği

  1. doğumsal
  2. travma sonucu yada
  3. yaşlanmaya bağlı olarak görülmektedir.

Nedenine bağlı olarak dudağın deri-yağ dokusu ile doldurulması bazı değişiklikler göstermektedir.

Son yıllarda ameliyat dışı yöntemlerle dudak büyütme işlemleri yaygınlaşmıştır. Bunun için derinin normal yapısında bulunan hyaluronic asid kullanılmaktadır.

Hyaluronic asid laboratuvar ortamında hazırlanmakta ve kullanıma hazır hale getirilmektedir. Hyaluronik asidin dudak büyütmedeki kalıcılığı 8-12 ay gibi kişiye göre değişen sürelerde olmaktadır. Ayrıca kullanılan ürün ile de ilişkilidir.

Botoks ve dolgu uygulamaları birbirinden farklı işlemler dir.

Özellikle yüzün 1/3 üst kısmında botoks uygulamaları etkili olurken yüzün 2/3 alt kısmında dolgu uygulamaları daha etkilidir. Bazı durumlarda yalnızca botoks yada dolgu yeterli olmaz, aynı anda yada kısa aralıklarla ikisinin de kullanılması gerekir.

BOTOKS (Botox)


Botoks bir çeşit toksindir (zehirdir) ve clostridium botilinum denilen havasız ortamda yaşayan bakteriden üretilir. 

Bu bakterinin bulaştığı konservelerin yenilmesi sonucu oluşan hastalık tablosu ilk olarak 1800’lü yıllarda şair Justinus Kerner tarafından tanımlanmıştır.

Napolyon savaşları sırasında ekonomik sıkıntı dönemlerinde gıda üretimindeki hijyen yetersizliklerinde de bu bakterinin neden olduğu hastalık tablosuna sıklıkla rastlanmıştır. Bu hastalık tablosu sosis zehirlenmelerinde sıklıkla görülmüş ve botoks adı da botulus (sosis) den gelmiştir. Yılan zehiri ile bir ilgisi yoktur.

Botoks sinirlerde geçici olarak iletimi durdurmakta ve hastalık tablosu ortaya çıkmaktadır. Botilinum toksini ısıya duyarlıdır ve pişirmekle etkisi kaybolmaktadır. Botilinum toksininin sinirleri geçici olarak bloke etmesinden faydalanılarak estetik cerrahi ve bunun dışında bazı hastalıkların tedavisinde de kullanılmaktadır. Botilinumun hastalık oluşturabilmesi için çok yüksek dozlara ihtiyaç vardır.

Tedavi ve estetik amaçlı kullanımlarındaki dozu çok düşük ve güvenli sınırlardadır. Yıllardır hastalıkların tedavisinde güvenle kullanılmaktadır.

Esas olarak spazmotik disfoni denilen konuşma bozukluğunun tedavisinde kullanılmıştır.

Aynı zamanda blefarospazm (göz kapaklarının istemsiz kasılması), tortikollis (boyun kasının kısalığı), tiklerin tedavisi, şaşılık tedavisi gibi daha bir çok hastalık tedavisinde kullanılmaktadır.

1990’ lar da ise botoks plastik cerrahide yüz kırışıklıklarının tedavisinde kullanılmaya başlamıştır.

Botoksun etki mekanizması

Botulinum toksin sinirlerde iletimi durdurarak etki eder.

Klinik olarak etkisi 2-6 ay kadar sürer daha sonra kaybolur. Toplam olarak 3000 ünitenin üzerindeki dozlarda zararlı etkiler ortaya çıkar. Ancak kozmetik amaçla kullanılan doz 100 ünite kadardır. Botulinum toksin (botoks) steril ve dondurulmuş olarak Botulinum toksin tip A şeklinde kullanıma sunulmuştur.

1989 yılında da Amerikan Gıda İlaç Dairesinden (FDA) onay almıştır. En fazla bilinen Botulinum toksin Botox ve Dysport markalarıyla bulunmaktadır. Bu iki üründe Botulinum toksin A içermektedir.

Botulinum toksin dondurulmuş halde ve -5 °C de saklanmalıdır. Sıcak ortamda ise etkisini kaybetmeye başlar. Serum ile sulandırılarak kullanılır ve sulandırıldıktan sonra 4 saat içerisinde kullanılmalıdır. 12 saatte etkisi yarıya iner.

Kozmetik amaçlı Botulinum toksin kullanımı:

Güneş hasarı, yer çekimi etkisi, mimik kaslarının etkisiyle yüzde kırışıklıklar olmaktadır. Mimik kaslarının hareketlerine bağlı olarak gelişen kırışıklıklar Botulinum toksin ile azaltılabilir yada tamamen ortadan kalkabilir. Botulinum toksin uygulandıktan sonra etkisi genellikle 1-3 gün içerisinde başlar. 1-2 hafta içerisinde en üst seviyeye çıkar. Botulinum toksin uygulanan yerde hafif bir morarma görülebilir. Enjensiyondan 10-14 gün öncesinde aspirin ve benzeri ilaçların kullanılmaması uygun olacaktır. Botulinum toksin etkisi 3-6 ay süreyle devam eder.

Alın kırışıklıklarında botoks kullanımı

Alın kırışıklıklarında Botulinum toksin (botoks) kullanımı oldukça iyi sonuçlar verir. Bu bölgede kaşlar arasında oluşan çizgilerde kaybolur.

Alın kası (frontal kas) denilen kas kaşları ve alın derisini yukarı doğru kaldırmaya yarar. Bu nedenle fazla Botulinum toksin (botoks) yapılması kaşlarda düşmeye neden olabilir. Bu nedenle alında “V” şeklinde aşağıdan yukarıya doğru Botulinum toksin injeksiyon noktaları belirlenir.

Eğer kırışıklıklar şakak bölgesine doğru ilerliyor ise yan taraflara da kontrollü bir şeklide Botulinum toksin (botoks) uygulanır. Ancak göz hizasının daha dışına yapılmamalıdır aksi taktirde çiğneme kasları zayıflar.

Botulinum (botoks) toksin uygulandıktan sonra 2-3 saat yatmamak gerekir, bu şekilde Botulinum toksinin başka yerlere dağılması önlenmiş olur.

En sık Botulinum toksin (botoks) uygulama yeridir. Bu bölgede kırışıklık oluşmasına neden olan 4 temel kas vardır. Korugator denilen kas kaşın iç kısımlarını orta hatta ve aşağı doğru çekme işlevini görür. Genellikle bu bölgede 5 ayrı noktaya enjeksiyon yapılır.

Enjeksiyondan önce hastadan kaşlarını çatması istenerek kasın yerleşimi belirlenir. Yapılan çalışmalarda 2,5-5 ünite dozun etkili olduğunu, toplam da ise 10-20 ünitenin bu bölge için yeterli olduğunu göstermiştir. Botulinum toksin (botoks) uygulamaları bu bölgede de oldukça etkin olmakla birlikte cildi kalın ve yağlı olan bireylerde bu etkinlik azalmaktadır.

Göz çevresi (kaz ayağı) kırışıklıklarında botoks

Yıllar ve güneş etkisi ile bu bölgede oldukça fazla sayıda kırışmalar görülebilmektedir. Orbikülaris okuli denilen gözü çevreleyen kas daire şeklindedir ve gözü çepeçevre sarar. Bu kasın kasılması kırışıklıkların oluşmasına neden olur. Bu bölgede 3-4 yere botoks enjeksiyonu yeterli olmaktadır. Enjeksiyonlar göze çok yakın olmamalıdır aksi taktirde üst göz kapağında düşme yada çift görme gibi geçici de olsa sorunlar ortaya çıkabilir. Yine bu bölgede kırışıklıklardan başka kaşın düşüklüğü de Botulinum toksin ile azaltılabilmektedir. Gerek kasların etkisi gerek ise yer çekimine bağlı olarak kaşın en fazla dış kısımları düşme gösterir. Bu bölgeye 7-10 ünite Botulinum toksin injeksiyonu ile kaşın düşüklüğü ortadan kaldırılabilir yada azaltılabilir. Kaş göz bebeği hizasında 1 mm, gözün en dış kısmında ise 4-5 mm lik kalkma sağlayabilmektedir.

Dudak bölgesinde botoks

Bu bölgedeki kırışıklıklar dolgu maddeleri ile azaltılabilmektedir. Üst dudak Botulinum toksine duyarlı bir bölgedir.

Birkaç kırışıklık için Botulinum toksin enjeksiyonu faydalı olabilmekte ancak çok küçük dozlar tercih edilmektedir. Üst dudakta zayıflık gelişmemesi için dikkat edilmesi gerekmektedir. Üst dudağı kaldırıcı kas aşırı fonksiyon yaptığında kızgın bir görüntüye neden olur. Bu kasa 2-5 ünite Botulinum toksin (botoks) uygulandığında bu görüntü kaybolur yada azalır. Ağız köşesini aşağı çeken kas 2-3 ünite Botulinum toksins kullanılarak ağız köşesinin aşağı çekilmesi engellenebilir.

Yüz asimetrisinde botoks

Yüzdeki simetri bozuklukları bir miktar Botulinum toksin injensiyonları ile düzeltilebilmektedir.

Boyun bölgesinde Botulinum toksin (botoks) kullanımı

Normalde alt çene kemiğinden köprücük kemiklerine doğru ince bir kas tabakası uzanmakta ve tüm boynu sarmaktadır. Platisma denilen bu kas ağız köşelerini aşağı doğru çekme gibi bir işlevi de vardır. Kalıtım, güneş ışını hasarı ve kilo sorunları boynun yaşlanmasında rol oynar.

Boyunda yatay çizgilenmeler olmaktadır. Çene altında platisma kasının zayıf olan orta kısımlarından çene altı yağ dokusu fıtıklaşarak çene altında sarkmaya neden olmaktadır. Boyunda oluşan bandlar 1,5 cm aralıklarla Botulinum toksin yapılarak giderilebilir. Bandların kalınlığına bağlı olarak 3-10 ünite Botulinum toksin injeksiyonu yapılabilir. Toplam 50-100 ünite Botulinum toksin yeterli olmaktadır.

Terlemede botoks uygulaması

Deride ekrin bezler denilen bezlerin salgısına ter (sweat) denilmektedir. Terleme normal bir işlevdir ve vücudun ısı düzenlemesinde gereklidir. Fazla miktarda olduğunda ise rahatsız edici duruma gelmektedir buna tıpta hiperhidrosis (aşırı terleme) denilmektedir.

Kişiden kişiye ter miktarı değişmekle birlikte dakikada 1 ml/m2/dk dan az olması gerektiği düşünülmektedir (Normal bir erişkin vücut yüzeyi 1,7 m2 kadardır). Koltuk altı terlemesi ise dakikada 50 mg dan fazla ter oluşması durumunda normal sınırların üzerinde kabul edilir.

Aşırı terleme tüm vücutta yaygın yada belirli yerlerle sınırlı olabilir. Koltuk altı, avuçlar, ayak tabanı, yüz gibi bölgelerle sınırlı olabilir. Tüm vücutta yaygın olduğunda normal fizyolojik sınırlarda yada bazı hastalıklarla bağlantılı olabilir.

Toplumda her 100 kişiden 1 inde fazla terleme sorunu olduğu tahmin edilmektedir. Fazla terleme sosyal sorunlara da neden olabilmesi açısından önem taşımaktadır. Fazla terleme şikayeti genellikle ergenlik döneminde başlamakta ve vücudun birden fazla bölgesinde görülmektedir.

Fazla terleme yaklaşık % 50 koltuk altında, % 24 avuç içi, % 30 ayak tabanında görülmektedir. Yalnızca yüz bölgesinde terleme daha az görülmektedir.

Fazla terleme derinin tahriş olmasına, enfeksiyon gelişmesine ve koku oluşmasına yol açmaktadır.

Ter bezlerinin anatomisi

Ter bezleri tüm deride dağılmıştır. Ancak değişik vücut bölgelerinde farklı sayılarda ve özellikte olurlar. Aşırı terlemeden sorumlu olan ekrin ter bezleri tüm vücut yüzeyini örten deride 2-4 milyon kadardır. Aşırı terlemede ter bezlerinin sayısı ve yapısında bir artış söz konusu değildir. Sadece işlevlerinde artış olmaktadır.

Aşırı terleme kalıtımsal olabilmektedir, çünkü aşırı terleme şikayetleri bulunan kişilerin yaklaşık yarısında ailelerinde de aşırı terleme sorunu vardır. Bölgesel terlemenin genel vücut terlemesinden ayrılması gerekmektedir.

Tüm vücutta olan terleme nedenleri troid bezinin fazla çalışması (hipertroidi), şeker hastalığı (diabet), kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi), feokromastoma (serum ve idrarda katekolamin artışı olması), gut hastalığı (serumda ürik asit artması), madde kullanımı ve tüberküloz olabilir. Kalp damar hastalıkları, solunum yetersizliği, bazı tümörlerde de genel vücut terlemesi görülebilir.

Terleme tedavisi

Farklı tedavi seçenekleri olmakla birlikte günümüzde Botulinum toksin etkili bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır.

Botoks uygulanmayan durumlar

  • Allerjik reaksiyonlarda
  • Hamilelik durumunda
  • Emziren annelerde
  • Myestenia gravis gibi kas hastalıklarında
  • Aminoglikozid, penisillamin, kinin, ve kalsiyum kanal blokürleri içeren ilaç kullananlar da botulinum toksin kullanımı uygun değildir, çünkü bu ilaçların kendileri de sinir iletimini yavaşlatırlar.

Genel nedeni bilinmeyen reaksiyonlar nadir görülür, hafif seyreder ve geçicidir. Bulantı, yorgunluk, nezle benzeri bir durum veya deride kırmızı döküntüler şeklinde olabilir. Enjeksiyon yerinde ağrı, morarma, şişme ve baş ağrısı görülebilir. Bunlar genellikle hafif ve geçicidir.

Yüz bölgesinde fazla miktarda uygulandığında özellikle şov dünyasında ki kişiler için mimik kayıpları geçici de olsa görülebilir.

Alında frontal kasın geçici zayıflığına bağlı maske yüz görünümü olabilir. Fazla miktarda yapıldığında kaşlarda düşmeye neden olur.

Üst göz kapağında düşme. Alın kırışıklığı için Botulinum toksin yapıldığında görülebilir. İlk günlerde görülebildiği gibi 2 hafta sonra da ortaya çıkabilir. Bu nedenle Botoks yapılan kişilerin 3-4 saat sırtüstü yatmaması gerekmektedir.

Eğer göz kapağında düşüklük oluşmuş ise % 0,5 lik aproklonidin göz damlası ile tedavi edilebilir.

Boyun bölgesindeki kırışıklıklarda kullanıldığında yutma güçlüğü olabilir. Bu durumda yumuşak gıdalar yenilmesi gerekebilir.

Muhtemel komplikasyonlar

Tedaviye cevap vermeme durumu:

Bazı kişiler botoksa hiçbir şekilde cevap vermezler.

Bunların değişik nedenleri olabilir. Botoksa karşı vücutta bağışıklık sistemi reaksiyon vererek botoksu etkisiz hale getirebilir. Bu ilk uygulamadan sonra görülebildiği gibi tekrarlayan uygulamalardan sonra da görülebilir.

Her 100 kişiden 5-15 inde ilk botoks uygulamasından sonraki uygulamalarında vücutta botoksa karşı bağışıklık geliştiğinden cevap alınamaz.

Bunun nedenleri arasında her defasında 200 ünitenin üzerinde botoks uygulanması, 1 ay içerisinde yüksek miktarda ve tekrarlayan botoks uygulamaları vardır.

Burada kullanılan Botulinum toksinin kalitesi de rol oynar. İçerisinde fazla protein olan Botulinum toksinlere karşı daha kolay bağışıklık gelişir.

Botulinum toksin tip B nin bağışıklık gelişen kişilerde etkili olup olmayacağı henüz araştırma aşamasındadır. Bağışıklık gelişmesini önlemek için mümkün olan en küçük dozda ve 1 aydan daha kısa süreli uygulamamak gerekmektedir.